TR / EN/ DE

ORTADOĞU’NUN YENİ TARTIŞMASI: HUMUS KİMİN?

ORTADOĞU’NUN YENİ TARTIŞMASI: HUMUS KİMİN?

Humusa dair Hataylılar, Tarsuslular ve İskenderunlular arasındaki “Kim daha lezzetlisini yapar?” çekişmesi, sadece Türkiye’ye mahsus değil. Tüm Ortadoğu çanağı, bitmez tükenmez bir humuskavgasında. İlk nerede doğduğu konusunda kesin bir yanıt yok. Kimi kaynaklara göre, geçmişi MÖ 3000’lere dayanıyor. Kimi kaynaklarsa humusun yapıldığı ilk nohudun Babil bahçelerinde yetiştiğini öne sürer. Kimileriyse humusun ilk kez 12’nci yüzyılda, Eyyubiler tarafından hazırlandığını belirtiyor.

Tek bilinen gerçek şu: Humus, adını Arapça nohut anlamını taşıyan ‘hummus’ kelimesinden alıyor. Diğer bilgileri de şöyle sıralayabilirim: Nohudun ilk yetiştiği yerler, Akdeniz çanağı ve Ortadoğu. Binlerce yıl bu bölgelerdeki insanların ana besin kaynağıydı. Mezopotamya’da yetişen ilk ürünlerden biri aynı zamanda. Antik Roma’da en sevilen sokak yemeklerindendir. Antik dönem Yunan filozoflarından Platon ve Sokrates, yazılarında humusun besin değerinden bahseder. Ayrıca, antik döneme ait yemek tariflerinde humusa rastlanır.

KİMİN MİLLİ YİYECEĞİ?

Kavgayı başlatan esas soru bu. Mısır’ın mı, Lübnan’ın mı, Yunanistan’ın mı, Suriye’nin mi, İran’ın mı? Hangisine sorarsanız, “bizim” yanıtını alacağınızdan şüpheniz olmasın. Antik dönemden beri nohut ambarı olan Mısır, bu bitkinin en sevildiği yer. Bu ülkede en sevilen sokak yemeği, nohuttan yapılmış olan falafeldir. Ayrıca, humus da sofralardan eksik olmayan bir yemektir.

Lübnan, humusun milli yemekleri olduğu konusunda pek iddialı. “Her şeyden vazgeçerim ama humus ile falafelden asla” diye slogan atar Lübnanlı fanatik humus hayranları. Bu yüzden humusu sahiplenmeye kalkan İsrail’i, uluslararası mahkemelere şikâyet etmişler. İsrail ise kendi yiyecekleri olduğu konusunda, kutsal kitapları Tevrat’ı şahit gösterir.

Yunanlıların şahitleriyse Platon ve Sokrates adlı iki ünlü antik çağ filozofu. Allah’tan İtalyanlar, “Eski Roma’da sokaklarda en çok yenen yemek humustu” diyerek bu kavgada yer almıyorlar. İranlılarsa sadece “Asıl bizimdir” demekle yetiniyorlar. Bu konuda öne sürdükleri herhangi bir kanıt yok.

Ortadoğu’daki en büyük humus çekişmesi, Lübnan ile İsrail arasında. Son günlerde Gazze’yi kan gölüne çeviren, çoluk çocuk binlerce masumu öldüren İsrail, humusa da sahip çıkmak istiyor. Kendi yemekleri olduğunu kanıtlamak isteyen İsrailli aşçılar, 2009’da dev bir humus yapıp, adlarını Guinness Rekorlar Kitabı’na yazdırdılar. İsrailliler zaferlerini kutlarken, çılgına dönen Lübnanlı şefler hemen kolları sıvayıp, “En büyük humus bizim humusumuz” sloganları atarak işe koyuldular. 2010’da 300 aşçı tam 11.5 ton ağırlığında bir humus yaparak İsrail’in rekorunu kırdı. Bu dev humusta, 8 ton nohut, 2 ton tahin, 2 ton limon suyu, 70 litre de zeytinyağı kullanıldı.

Humus konusundaki bir başka çekişme de, lezzeti konusunda yapılmaya başlandı. Artık “Humus kimin?” sorusu yerine, daha çok “Kimin humusu daha lezzetli?” sorusu sorulmaya başladı. Kimlik savaşına bir de lezzet savaşı eklendi: Benim humusum daha pürüzsüz, gerçek humus pürüzlü ve nohut parçaları belirgin olur, sıcak daha iyidir, humus soğuk yenir, sadesi daha lezzetli, yok yok asıl üstüne sıcak, biberli tereyağı koymak gerekli, asıl kuzu etiyle iyi gider, pastırma daha çok yakışır...

Bu savaşın galibi kim olursa olsun, değişmeyen gerçek şu: Humus çok lezzetli ve her öğün yenebilecek bir yiyecek. Çok besleyici ve vitamin deposu. Hem fakirin hem zenginin gözdesi, MEZELERİN KRALI!